Salı, Aralık 25, 2007

BAYRAM VE HASTABAKICI

Bayramın ilk günü Babu'nun geleneksel aile yemeğindeydik. Her zamanki gibi yemekler çok güzeldi ve keyifliydi.
Bayramın 3. günü hasta oldum. Hala da iyileşmiş değilim. Can bana inanılmaz özen gösterdi. Ne yemek istediğimi sordu. Bana zorla onaylatarak üç öğünlük yemek listesi (yazı yerine resimlerden oluşan) hazırlayarak buz dolabının üstüne astı. Ertesi gün de unutmadı ve onları babasına hazırlattı. Benim artık başım dişim ağrımaz.
Dün pazartesi Suna Teyze'nin hazırladığı Noel yemeğine davetliydik. Sofra çok şıktı. Herkesin oturma yerlerinde isimlikler vardı. Can isimlikleri tek tek okuttu. Kendi ismi olmasından çok gurur duydu. Ela'nın atlandığını fark etti ve avaz avaz ilan etti. Lara'sıyla CD seyretti gece 23 e kadar ayaktaydı. Artık çok kibar ve uyumlu bir çocuk oldu, yaş dönemiyle ilgili herhalde. Bana sormadan hiçbir şeye el atmıyor-ki tembihliyor da değilim valla. Bazen benden gereğinden çok korktuğunu gözlerinden okuyorum, içim burkuluyor. Teyzesi de geçenlerde hamburger almak istemiş, "hamburger zararlı bir şey anneme sormadan yiyemem" demiş. Fazla mı doğru oldu bu çocuk?? Annelik akıl karı bir şey değil...

okul -ev -ofis doğumgünleri

Gündemi geriden takip ediyoruz ama yazıyoruz yine de işte görüldüğü gibi. Yavrucuğum 12 aralıkta 5 yaşını doldurdu-6 dan gün aldı vs artık ne diyorsanız. Okul ve ev doğumgünleri zaten rutinde vardı geçen senelerde. Bu senen Tak tak amca sayesinde ofis doğumgünü de eklendi. Anne o gün işe gitmedi oradan oraya koşturdu durdu.
Pasta seçimi için biraz zorlandık. Bu sene pastasını Can seçti. Seçenek sayısı arttıkça- her olayda olduğu gibi- sıkıntısı artan babamız biraz zor anlar yaşadı neyse sonunda şatolu bir pastayı bizim zorlamamamızla seçti. Okul doğumgününde pasta yediler ve dansettiler. Kızları tek tek dansa kaldırdılar.
Ev doğumgünümüze de anneanne, babu, dede, teyze, hala, amca ve kuzenler katıldı. Nuri Berkay da Can'ın özel konuğu oldu. Can bir aylık pasta hakkını yedi o gece herhalde. Bir doğumgünümüz de böyle geçti.

Pazartesi, Kasım 19, 2007

QUIZ KRALI

Geçenlerde veli toplantısı oldu. Okulla aramız çok iyi bu sene nazarım değmesin. Artık iyice alıştı. Öğretmen davranışa göre (öğretmeni dinleme, konsantre olma gibi) quiz kralı seçeceklerini söylemişti. Hemen ilk haftalarda kral olmasına çok sevindim. Bana çekmiş görev adamı oğlum. Görev dedim de- bu hafta sonu annenin bir konuşması var. Pazar günü baba-oğul taktak'ın bahçesine gittiler. Anne gidemedi ödev yaptı. Aşağıdaki resim de daha önceki gidişlerinden. Siteye koymak için bahane arıyordum- iyi oldu. Bu arada bir de tenis kursumuz var. Haftaya 6 haftalık süre oluyor. Sürenin sonunda karnemizi vereceklermiş. Can'a resim yapmasını tavsiye edebilirler. Sadece görev adamlığında değil- spor konusunda da anneye çekmiş gibi korkarım.

Salı, Kasım 06, 2007

ÇOK USLUYUM ÇOK

Bugünlerde Can'a bir haller oldu. Güniz Hanımla (Kuralsız haftanın yaratıcısı) telefonda görüşüyordum. Ona da söyledim "Melek mi oldu" dedi. Ben "evet " deyince "desene bütün emeklerimiz boşa gitti" diye güldü.
Dün akşam biraz yorgundum. Elime not yazmak üzere kullandığım bloknot geçti. Baktım bizimki yarısını resimle doldurmuş. Kızdım söylendim. Çok tatlı bir şekilde "önceden haber versen yapmazdım " dedi. Bazen bu çocuk benden daha olgun oluyor.
Babamız sıkça yok bugünlerde:
-Can, baba yok- akşam benimle yatabilirsin!!
-Hayır yatamam
-Aa, niye?
-Öğretmen tek başına yatanlara başarı sertifikası veriyor. Bu altın yıldızdan bile önemli bir şey. Hem zaten sabahları görüşüyoruz ya, anne

Cuma, Ekim 26, 2007

FADİK ABLA

Uzun bir süre yazamayınca atladım. Zavallı Fadik ablamız yeni doğan kızı "küçük Zeynep'ini " kucağına alamadan kaybetti. Dört gün küvezde kaldı bebek ve malesef iyileşemedi. Gözümüzün önünde geçti hamileliği, oğlumla birlikte elbiseler seçtiler, çok, çok üzgünüm. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Fadik abla da bir an önce bir bebek sahibi olsun.

YA O DA ÖYLE DERSE?

-Oğlum bak hep "baba-baba- baba" diyorsun. Sıkıldım. Bir tane kız doğuracağım, hep "anne- anne -anne" desin!!
-Ya o da " baba-baba-baba" derse??

Salı, Ekim 23, 2007

GİDER MİSİNİZ?


Evimize döndük. Anne yerleşmekle kalmadı bir sürü de tadilat çıkardı. 15 gün tırnaklarım sökülene kadar ev işi yaptım (desperate housewife) yine de işler bitmedi. İşe başlamadan ancak evi yerleştirip tadilat planlarını yapabildim. Canın odası komple değişiyor. Çilekten uzaylı odası aldık bakalım nasıl olacak. Ameliyata cesaret edemedik. Şimdilik bekliyoruz. Okula başladık , iyi gidiyor bu sene daha bir okul gibi olacak, öğretmenimiz de başarılı bir kadın. Bayramda Mardin gezisi yaptık. Can süper uyumluydu. Çocuklarla kaynaştı ona çok katkısı oldu.
Geçen gün akşam yemeğe Ajlan ve Tak tak amca geldi. Tak tak amca erken kalktı Ajlan biraz daha oturmaya niyet etti. "Niyet etti " diyorum çünkü bizimki adamcağızı kibarca kovdu. Öğretmeninin talimatı gereği "okul uyku saati" 21 de mutlaka yatıyor, yatamazsa da bize kızıyor!! O gece odasına götürerek "babasının ona hikaye anlatamayacağını çünkü misafirimiz olduğunu" söyledim. "Kendi kendine uyuyabilirsin" dedim. Çok çabuk ikna (??) oldu. Nitekim ben içeri girdikten 3 dakika sonra nefis pijamalarıyla yalınayak geldi ve direk Ajlana dönerek "Okul uyku saaatinin geldiğini, babasının ona bu saatde hep hikaye anlattığını, çayını da içtiğine göre artık bir zahmet gitmesi gerektiğini" beyan etti.
Ertesi gün:
-Oğlum, evimize gelen misafirlere "git" denmez , kaba bir hareket olur.
-"Gider misiniz?" mi demeliyim?
-!!!

Salı, Eylül 18, 2007

KURALSIZ HAFTA

Anne bir süredir yoktu. Can babu ve Neriman teyze ile yazlıkta kaldı. " Pencereden sarkmamak dışında kural olmayan" bir hafta geçirdi. Her iki aile tarafından da aşırı "kuralcı" olmakla itham ediliyorum. O yüzden bu kuralsız hafta yokluğum fırsat bilinerek ilan edilmiş durumda. Dürüstçe düşündüm de aslında benim de "pencereden sarkmamak" dışında "uygulanan" pek kuralım yokmuş gibi geldi. Can pazar günü kuzenleri ile birlikte olmuş, amerikadan gelen hediyelere çok sevinmiş ve çok heyecanlanmış. Rüzgarlı havada havuza girmiş. Pazartesi akşamı ateşi çıkmış. Çok üzülen babamız -kuralcı diyenlerin yanındadır-anne ve kızkardeşini "kuralsız olunca da işte böyle oluyor " diye bir güzel paylamış. Aslında haksızlık yapmış ama yine de çok güldüm. Dönüşte müjdeyi verdim "iki yeni çocuk yetiştirme kitabı daha edindim". Pes etmek yok.
Bu arada burun etini aldırıp aldırmamak konusunda zor bir karar vermek zorundayım. Ya ameliyat olacak- ya da bu sene kreşe gitmeyecek.

Pazar, Ağustos 26, 2007

AĞAÇ EVİ


Yine tembel anne yazmayı ihmal etti. Aslında bir türlü fotoğraf işini bir düzene koyamadım. Çin'den gelen makinanın parçaları eksik çıktı. Neyse... Neriman teyze (Can "abla" değil "teyze" demeyi tercih etti) ile aramız iyi görünüyor.
Yaylaya geldik bir haftadır buradayız. Babuyu da getirdik. Bugün ben dönüyorum. Can, babu ve Neriman teyze ile bir hafta daha kalacak. Keyfimiz iyi. Burada hava bayagı serin sayılır. Hatta sık sık yağmur yağıyor. Dedemiz bize bir güzel ağaç ev yaptırmış ki anlatmakla olmaz mutlaka fotoğrafını çekmeliyim. Geçen gün bir de ışıklandırıldı. Perdeleri bile var çok güzel olmuş. ,
Deniz evimizdeki son günde Nuri Berkay'lar ziyaretimize geldiler. Can ile birlikte oynadılar ve havuza girdiler. Artık yazın son günleri-üç hafta sonra evimizdeyiz kısmet olursa...

Cuma, Temmuz 20, 2007

KİMİ SEVİYORSUN?

--Kimi seviyorsun söyle bakalım
-İkinizi de.
-Akıllandın galiba, eskiden babayı daha çok seviyorum diyordun (Assssla unutmam).
-O zaman da ikinizi seviyordum, sadece baba ile daha çok vakit geçiriyordum .
(Kimin daha olgun ve mantıklı olduğu ayan beyan ortada da olsa aşkta ve savaşta her yol mübahtır).

Perşembe, Temmuz 19, 2007

YENİ BAKICIM

İstanbul'dan döner dönmez telefon rehberi açıldı. "A" harfinden başlayarak olasılıklı kişiler arandı ve yardımcı arandığı söylendi. "N" de sevgili Nuraydan hemen yanıt geldi. Neriman Hanım ile görüşüldü ve iyi referans ile işe alındı. Neriman Hanım 47 yaşında (Birdenbire 20 yaş büyümüş olduk). Bir ay bizim Fadik (Namı diğer Menekşe) ile birlikte çalışacak. Pazartesi günü yazlığa geldi- şu anda bizim sadrazamın yatılı iki bakıcısı oldu. "Ayakkabımı kim giydireceeeek , parmak kaldırsıııın???". Neriman hanıma "yeni bakıcım " diye hitap ediyor köfte. Şimdilik herşey iyi gibi bakalım hayırlısı.

Pazar, Temmuz 08, 2007

İKİDE BİRDE

Hafta sonu baba ile İstanbul kaçamağı yaptık. Canoşu da götürecektim ama gece proğramları fazla olunca annemlere bıraktık. Sorun çıkarmadı. Telefon ile aradığımızda bu kez nedense benimle konuştu ama baba ile konuşmak istemedi. Güç bela çıktığı bir telefonda da babaya "beni ikide birde arayıp durmayın" demiş. Dumur olduk. Bu oğlan büyüdü mü aniden? Ben çok hazırlıksızım.
Bakıcı krizi çözülmedi. Canı gösterdiğim KBB ci arkadaşım ameliyat ettirmezsek okula göndermememiz gerektiğini söyledi. Bu arada Fadik 6 aylık değil 7,5 aylık hamileymiş yani durum vahimleşti. Nasıl Canı yabancı birine bırakacağız? Düşünmek bile istemiyorum.

Pazartesi, Haziran 25, 2007

GERİ GELDİK!!!

Epeydir yazamadık. Seyahatdeydik. Dönünce de çok fazla okunacak yazı - yapacak iş vardı. Bazen de usanıyorum tekno işlerden ben.
Canki - baba - ve anne tatile çıktık. Can tatilin en çok uçak kısmını beğenmiş- ben de tersi. Kreşden bir hafta (emrivaki) izin aldık. Babamız sıcağı sevmiyor. Yıl sonu gösterisi olduğu için öğretmeni bozuldu biraz. Allahım şimdiden miii???? Mini kulübe ikinci günden sonra gitmedi . Çocuklar ingilizce konuşuyordu. Animatör olarak yine babayı seçti . İlk birlikte tatil denememiz başarılıydı. (Geçen seneki İstanbul faciasından sonra bayağı başarılı- ona da pek tatil denemez).
Dönünce kreşin gösterisi oldu. İki sınıfın gösterisini birleştirmişler. Geçen sene daha iyiydi.
Hafta sonu hava çok sıcaktı. dedenin yanına yaylaya gittik. Fazlaca yiyecek faaliyeti oldu. Can da hevesle etrafta koştu durdu. Ona görev vermemizi istedi. Sonra da "sıkıldım ben bu küçük görevlerden" dedi büyük görevlerin adamı!!!

Cuma, Haziran 01, 2007

TENNIS




Can kreşin tenis kursuna katılıyor. Çarşamba günü derse aileleriniz de gelebilir demişler. Önce gidemem demiştim ama sonra, oğlumun herşeyden önemli olduğuna karar verdim. Bir saatlik tren yolculuğunda haşlama musakka olarak da olsa oğlumun aktivitesine katıldım. Arkadaşlarının ailelerini görmek için de iyi vesile oluyor bu toplantılar. O kadar ki milletle sohbet edeceğim diye neredeyse oğlanı seyredemedim. Bizimki çok janti idi. "Gözlüğüm-şapkam" derken topa çok konsantre olamadı ama olsun çok yakışıklıydı maşallah. Bize hiç pas vermedi, gayet ciddi işine baktı. Yukarıda babamızın çektiği fotoğraflar görülüyor.

Çarşamba, Mayıs 23, 2007

İYİ OLUNAN KONULAR

-Kreşde neler yapıyorsunuz, Can?
-Kızların oyunlarını bozuyoruz!
-Oğlum hiç olur mu, niye öyle yapıyorsunuz arkadaşınız onlar,
-Olmaz, Nuri öyle yapıyor benim de öyle davranmam lazım. Nuri bütün oyunlarda çok iyi, kovalamaca, top oynama, yakalama, hepsinde birinci geliyor.
-Tamam, sen de başka konularda iyi olursun,
-Hayır- ben Nuri'nin iyi olduğu konularda iyi olmak istiyorum!!!

Cumartesi, Mayıs 12, 2007

TAK TAK'IN BAHÇESİ


Geçen hafta sonu pazar günü Tak Tak amcanın bahçesine gittik. Tak Tak portakal bahçesine iki katlı bir ev yaptırdı. Can çok merak ediyor ve görmek için sabırsızlanıyordu (kendi kelimeleri). Hava inanılmaz sıcaktı ve bir gece önce ateşi çıktığı için biraz çekinerek gittik (artık hastalık yazmaya utanıyorum bu blog Can'ın hastalık günlüğü haline geldi). Can sıcağa ve hastalığına ramen çok eğlendi. Mangal yaptık, köpeği besledik, bekçinin çocukları ile oynadık. Nejat'ı hiç rahat bırakmadı. Sürekli "Tak Taaaak" diye yanına çağırdı. Babamız çok eğlendi. Gitmeye yakın ateşi 39 oldu. Aldığımız gibi banyoya soktuk. Daha suyu kurumadan ille derede balık tutacağım diye tutturdu. Daha önce vadedilen hiçbir şeyi atlamak bu çocuğun tabiatı değil. O sıcakta ve o ateş ile beyefendi balık tuttu da geri dönebildik.

Cuma, Mayıs 04, 2007

Kod adı: "CANAVAR". Arkadaşları ona kısaca "CAN" diyor.

Akşamüstü dışarı çıkmamız gerekiyordu. Kapının önünde Fadiği beklerken bizimki kaş ile göz arasında katda duran asansöre daldı ve ben yetişemeden asansör aşağıya hareket etti. Her zamanki soğukkanlılığımla çığlık çığlığa apartmanı ayağa kaldırdım. Fadik diğer asansör ile, ben yaya olarak (Zeka: yeni durumlara uyum sağlama yeteneği olarak mı tanımlanıyordu?) merdivenlerden aşağı indik. Aşağı vardığımda bekçi, kapıcının karısı, Fadik ve -meğerse ve iyi ki- asansörden Can ile inmiş olan üst komşunun arasında duran "sütü yeni dökmüş kedi" ye parmağımı sallayarak "yarın çizgi film izlememe cezasını "tebliğ ettim. Fadik kaş göz hareketi ile "not in front of people" yaptı (Tekrar: zeka ne idi?). S.O.S Anne babalara yardım kılavuzunu tekrar okumalıyım.

Cuma, Nisan 27, 2007

Ben de özledim ben de!

-Anneciğim, babayı çok özledim, bu sefer çok gitti.
-Evet oğluşum, ben de çok özledim, haklısın. Söyleyelim bir daha bu kadar uzun gitmesin.
-Nasıl söyleyeceğiz ? Erkenden gidiyor ben yetişemiyorum. Bir kere söyledim-hiç dinlemiyor!!!
Hastalığımız çok şükür geçti gibi. Ama sıkı durun!! Bu sefer de yataktan düştük. Nasıl diye sormayın. Bizim yatak biraz yüksekçe. İki hafta önce yine düşmüştü. O yüzden yatağında yatırmaya dikkat ediyordum. Ateşi olduğu için bir kaç gündür benimle yatıyor. Baba da olmayınca bir taraf boş kaldı, ben de koltukla destekledim. Geçen gün saat 5 de uyandım yatağın yanında idi. Ben de kalktı sandım, ayıkamadım uyku sersemi. Banyoya gitti ışığı açamadım diye geldi beni uyandırdı. Kalktım -sersem sepelek- elektrik kesilmişti. "Alnım morardı mı bakmak istiyorum" dedi ve aynaya bakmasıyla birlikte "morarrmııışşş" diye avaz avaz haykırmaya başladı. Aklım çıktı valla. Düşmüş nasıl becerdiyse. Alnında bozuk para kadar morluk var şimdi.

Salı, Nisan 24, 2007

Yine biraz hastayız

Pazar akşamı ateşimiz çıktı yine. Baba kapıdan dışarı çıkar çıkmaz hastayız. Tesadüftür tesadüf. İlk gece panikledim biraz 39 oldu ateşimiz. Sonra sakinledik. Tamamen geçmedi ama daha iyiyiz şimdi. Bir haftadır yine okula göndermiştim. Boyumun ölçüsünü aldım. Ne yapayım evde kalmasına da gönlüm razı olmuyor. Okulda eğleniyor. Artık bu sezon bir öyle bir böyle idare edeceğiz.

Cumartesi, Nisan 21, 2007

FİLOZOF

-Anneciğim, insanları Allah Baba yaratıyor ya,
-Evet, Can,

-Hani onlar küçük oluyorlar, yemeklerini nasıl yiyorlar?

-Anneleri yediriyor oğlum.

-Yok yani en öncekini (İlk yaratılan insanı demek istiyor hrld) kim yediriyor?

-!!!!

-Allah Baba yediriyordu herhalde...

-Herhalde Can (Anne hala bu sorunun cevabını düşünüyor).

Pazartesi, Nisan 09, 2007

What love got to do with it!!!















Hafta sonu arkadaşlarım geldi. Ben de geçen hafta yaptığım ve büyük beğeni toplayan cheese cake'i Fadik'e yaptırdım. Bizimki önce yoğurtlu köfte çorbasını içti. İçerken dilini ısırdığı için avaz avaz ağladı. Neyse susturduk, yemeği iştahla yedi. Biraz daha yer misin dedim. Hayır doydum dedi . Israr etmedim. Mutfağı toplarken cheese keki gördüm, yer misin diye sordum. Yerim dedi. Hani toktun?" diye aklımca baskın basanındır yapacaktım ki - Cheese cake'in tok olmakla ne alakası var dedi. Bu yiyecek aç veya tok olmak için yenilmezmiş ki. Bingo!!!
Bu yanlız geceleri de seviyorum biraz- itiraf edeyim ki. Meydan bana kalıyor. Aksi takdirde baba ile rekabet gücüm az. Belki de oğlanı alıp başbaşa tatile çıkmalıyım. Hafta sonu içerisinde ağaç ev olan bir park yerine gittik. İki gündür ağaç ev hayali kuruyor. Bu hayal için partner olarak beni seçti nedense. Sonra benim dekorasyon dergilerime beraber bakıp, ağaç evi için eşya seçiyoruz. Bu çok komik çünkü babamız deko işlerinden hastalık derecesinde nefret eder. HEEyOOO oğlum bu konuda bana mı çekti yoşka?

Cuma, Nisan 06, 2007

İSTEDİĞİN KIZ ÇOCUKSA -DOĞURABİLİRSİN!

Telefonda:
-Anneciğim, okulu arayıp tenis dersine katılıp katılamayacağımı sorar mısın?
-Tabii yavrum.
-Sonra da- sonra da-sonra da- (Bu şekilde 15 kez falan tekrarlarla cümle kuruyor) tenis dersine gideceğimi ögrendiğini arayıp söyler misin?

Tuvaletde otururken sohbet sırasında:
-Anne sen hep KIZ ÇOCUK İSTİYORSUN ya , işte-istersen doğurabilirsin.
Aman allahım!!!Bazen çok hareketli olduğunda "Kız olsaydı uslu olurdu" diye söyleniyorum. İki hafta önce de Can yaşında bir kız çocuğu gördük bayıldık:
-"Nasılsın"diye sorduk.
-"İ-yi-yim"
- "Adın ne?"
- İiiinci !
Bizimki insanların suratına bile bakmıyor. Hemen gidip Cana anlatmıştım bu olayı umursamaz diye düşünerekten. Hepsini yazmış. Panikledim. Onu sevmediğimi mi düşündü acaba? Ben bir iletişim özürlüsüyüm!! Salağım salak. Üstelik bendeniz küçük bir KIZ-ken tarzan gibi perdelerde sallanırdım ve de son derece şımarık ve ukala idim. Nankör ben.

Bugün Fadik gelmemiş. Hastaymış. Telefonla uzaktan kumanda harekatı yapmak zorunda kaldım. Allah anneme sağlık versin. Can'a seve seve bakıyor. Yetmiş yaşında kadın. Ya bırakacak kimsem olmasa idi? Bakalım Fadik gidince ne yapacağız.Off.
Yarın tenis dersine başlayacağız. Bakalım nasıl olacak. Hevesli olması çok hoşuma gidiyor. Akşamları beraber pilates yapıyoruz. Umarım spor konusunda bize çekmez.

Cuma, Mart 30, 2007

ÇENE

1.
-Caaaan, Avni (Kuşumuz) niye gürültü yapıyor bak bakalım.
-Can !!! Kuşun yemi bitmiş, niye yem koymadınız hayvana? Aşk olsun Can aşk olsun!!
-Anne bana öyle deme- öyle deme. O benim işim değil, Fadiğin işi...
- Hatırlatabilirdin Can, artık büyüdün!
-İyi ama ben meşguldüm, fışş fışş yapıyordum (Son 2 ayın modası, elinde hayali bir kılıcı sallayarak evin içinde koştururken çıkardığı ses)
2.
Anne, Can ve Fadik otururlar. Can hadi dua edelim der:
-Allahim şu Fadiği buradan uzağa yolla.
(25 saniye sonra):
-Şaka yaptım allahım.

Cumartesi, Mart 24, 2007

GÜLE GÜLE BABUNUN DEDESİ


Epeydir yazmamışım- Yazamadım... Bu süre zarfında bir mutlu bir de hazin iki olay yaşadık.

Babamız 50 yaşına bastı.Bir süredir ona hazırlanıyorduk. Ben -annecan- baba için sürpriz bir fotoğraf sergisi planladım ve ne mutlu bana ki gerçekleştirebildim. Babamız alaylı bir fotoğraf sanatçısı (sanatçı olduğunu bilmiyordu). Son 30 yılda çektiği fotoğrafları toparladım, içlerinden 50 tanesini seçtim, bir galeri ile anlaştım. Ailenin de yardımı ile bir kokteyl düzenledik ve herkesi çağırdık. Çok iyi bir katılım oldu. Megerse bilmeden babamızın bir hayalini gerçekleştirmişiz. Ben yaptım ben beğendim valla. Uğraştığıma değdi.

Öte yandan Babu'nun dedesi bir süredir hasta idi. (Can babaanneye babu, dedelere "babu'nun dedesi " ve "anneannenin dedesi" olarak hitap ediyor) . Sergi dolayısı ile geçtiğimiz cumartesi İstanbuldan babamızın halası amcası kuzenleri geldiler. O hafta sonu kayınpederim tüm ailesi ile birlikte olma imkanı buldu. Meğer bu bir vedalaşma imiş. Pazartesi günü kaybettik. O günden beri Can evde ya da annemde kalıyor. Sıradışı bir şeyler olduğunu farketti. Uzman desteği istedim "Ölüm kavramı 9 yaşına kadar gelişmez -kalabalıktan uzak tutun- sorularına basit cevaplar verin" dediler. Ben de öyle yaptım. Bu güne kadar. Kreşden eve geldiğinde Fadiğe "Okulda babunun dedesinin öldüğünü söylediler" demiş. Öğlen babamız "Annem Can'ı özledi götürelim" dedi. "Günün erken saatlerinde kalabalık olmuyor ev sakinse kısa bir süreliğine olabilir" dedim. Aman allahım!!! Ev ağzına kadar dolu. Can şok geçirdi. Ben olsam ben de geçirirdim. "Biri bana bu evde neler olduğunu söyler mi acaba?" dedi kelimesi kelimesine dublaj türkçesi ile. "Kimin doğumgünü?". Dersini çalışmış anne hemen atladım: "Dede uzaklara gitti Can, insanlar dedeye güle güle demeye geldiler". Dedem öldü mü? diye sordu ve cevabımı beklemeden "Ben parka gidiyorum" diye bahçeye fırladı". Günlerce diren sonra çocuğu şoke et, iş olacağına varıyor.

Rahmetli kayınpederim 2 sene istemişti tanrıdan, Canın okula başladığını görmek istiyordu. Olmadı, kısmet değilmiş. Güle güle Babunun dedesi öz kızların (gelinler öz kızlarım benim soyadımı aldılar, kızım kocasının soyadını derdi) seni unutmayacak. Allah rahmet eylesin.

Pazar, Mart 11, 2007

YOĞURT

Geçen hafta tekrar okula basladık. Allahım pişman etme!!! Salı günü abla ile Can yükleme testi için allerji doktorumuza gittiler . (Ara not: Ablanın dediğine göre oradaki çocuklardan birinin annesi "cocuğu doktora seninle mi gönderiyorlar ?" manasında bir laf etmiş". Tabii, konkenden izin alamadık!!!. Bu "anne -çocuk hissiyat muhabbetleri" de beni bayar. Ne yapacaktım? a) İşten izin alıp sonra gitmediğim günün işlerini toplamak için 5 gün deli danalar gibi kosturabilirdim.
b) Zaten niye çalışalım ki, satacaktık Ferrariyi, gidip Bodrum'a yerleşecektik . Hem orada belkim allerjisi bile olmazdı. Yalnız Ferrariyi satmak için önce onu alacak paranın olması gerekiyor. -Ara not gerçek metin halini alıyor-. Zaten bu olay Fadik'in rating'ini artırmak için hayal gücünü kullandığı bir anekdot da olabilir. Niye sinirleniyorum ki. Bu arada- ara not yine uzuyor-. Ablamız HAMİLE!!! Yani hayatimin renkli kişilerinden biri daha yaz başı-sonu gibi bizi terk edecek.. O işe de bir çözüm bulmak gerekecek)
TEST SONUCU : SÜT ALLERJİMİZ GEÇMİŞ!!! Eve geldiğimde Can'ın mutluluktan gözleri parlıyordu. "kafamı yoğurt kasesine sokacağım" dedi dediğini pratik olarak uygularken.

Cumartesi, Mart 03, 2007

ÇOCUK ÖNEMLİ İŞLERİ

Birinci dialog:
-Ben artık önemli işler yapmak istiyorum, dağlara tırmanmak istiyorum, çiçek ekmek istiyorum, babam gibi dergi çıkarmak istiyorum, hayvanları içeren dergi çıkaracağım, bana önemli işler bilgisayarı alın.
-!!
2. dialog
-Baba, kalk antrenman yapman lazım, yoksa bu göbeğin böyle kalacak,
-Oglum daha yeni yemek yedim, hareket edemem.
-Hep böyle diyosun baba, kalk!
-Baba, ayaklarına terlik giymezsen çatlakların geçmez.
-Tamam oğlum.
3. dialog:
-Oğlum büyüdüm diyorsun, büyüdü isen artık tek başına uyuman lazım, hani bebek değildin
Çocuk düşünür:
-Şeyy, biraz bebeğim.

Pazartesi, Şubat 19, 2007

PUZZLE SAVAŞI

Bu hafta sonu eve arkadaş çağırdık. Can bir süredir okula gitmediği için evde çok sıkılmaya ve okulu özlemeye başladı. Ben de kreşden sevdiği arkadaşı Nuri ve annesini Cumartesi kahvaltıya çağırdım. Can'a da bir gece önceden arkadaşının geleceğini söyledim. Çok heyecanlandı. Ertesi sabah erkenden (saat 6) kalktı ve hazırlanmaya başladı.
Nihayet misafirlerimiz geldi. Çok oynadılar, tüm evi döktüler ve çok eğlendiler. Nuri gitmek istemediğinden ben de Can çok mutlu göründüğünden Nuri'yi bizde bırakmasını annesinden rica ettim. Saat akşam 5 'e kadar bizde kaldı. Bu arada ben dışarı çıktım ve geri geldim. Nuri'nin annesi de geldi. İçeri girdi ve bir kahve içti. Bu arada Nuri hala durumdan memnun gitmek istemiyordu. Can onun akşam bizimle kalmasını istediğini söyledi. Her şey yolunda gidiyordu. Ta ki.... Nuri'nin getirdiği üçlü puzzle'ı çıkarana kadar. Can üçlü puzzle'ın üçüncüsünü kendisinin yapacağını söyledi. Diğeri puzzle'ı kendinin getirdiğini ve buna kendisinin karar vereceğini beyan etti. Ortam biraz daha gerilince de hedyesini alıp gideceğini söyledi ve ...KIYAMET KOPTU!!!. Can koşarak sokak kapısına yapıştı- "puzzle bırakılmadan kimsenin bir yere gidemeyeceğini " söyledi. Bu hareket arkadaşımızı çıldırttı . Tam 6 saattir mutluluk içinde oynayan iki velet birbirine girdi. Biz iki anne resmen ayıramadık, biri ikna oldu-diğeri bağırdı. Melih'i yardıma çağırmak zorunda kaldım. Meydan muharebesi nihayet sona erdiğinde ikimiz de bitap düştük, kadıncağız geldiğine geleceğine pişman oldu. Can ağladı. Sanırım oyun saati aşırı uzun geldi. Misafirimizi zoraki barıştırıp (hediyesini de bırakmaya ikna ederek!) gönderdikten sonra Can kucağımda uyuyakaldı. Yavrum bütün gece rüyasında sayıkladı. Komik olan ertesi gün babasına "Ziyaretden çok memnun kaldığını, çok güzel oynadıklarını, sadece giderken ufak bir çatışma yaşadıklarını" söylemiş. Tiraji-komik öykümüz de böylece sona erdi.

Cumartesi, Şubat 03, 2007

Can'dan İnciler


Bugünlerde gene çok ilginç laflar ediyor Can. Geçenlerde ben bloguna yazarken yanıma geldi ve ne yaptığımı sordu. Ben de onun söylediği ve yaptığı şeyleri yazdığımı söyledim. Çekil ben yazacağım dedi. Ben de "Sen yazamazsın yavrum" derken cevap geldi. " O lafları o söylüyormuş, dolayısı ile ne söylediğini de ondan iyi kimse bilemezmiş". Çekildik yer verdik. Baş blogger oturdu ve bilgisayarda adını ve harf yerleri değişik de olsa soyadını yazdı- sonra hemen sildi -sonra gene yazdı. Bir süre sonra da sıkıldı.
Yine geçenlerde yemek pişmeden başka bir şey yiyemeyeceğini söyledik "Bu nasıl anne babalıkmış??, böyle anne babalık olmazmış".

Bir de babanın göbeğine taktı. İtiraf ediyorum ben de dolduruyorum biraz (Aşkta ve savaşta her yol mübahtır!!!).
Marta kadar okula gidemeyecek Can. Çok sevdiği İngilizce okula da...Tatil olduğunu söyledik. Korkudan ödümüz patlıyor. Çocuğu eve hapsettik. Ders programını aldım. Abla ile evde yapacaklar. Ben de kontrol edeceğim. Bu arada içimdeki canavarı da keşfetmiş oldum. Ben hırslıyım ve Ayşe'nin de dediği gibi maratoncuyum. Çocukların yarış atı olmasına karşıydım-hala da karşıyım aslında. Ama. Geçen sene Can 3 yaşında iken quiz sonuçları geliyordu. Üzerinde de şöyle yazıyor: Sınıf ortalaması 96 /Can 93. gibi. Vay sen misin ortalamanın altına düşen. Aldım karşıma ve "bu kağıtların önemli olduğunu-dikkat etmesi gerektiğini" söyledim. Ve yavrum- bir tanem anladı. Bir daha ortalamanın altına düşmedi Bu işler böyle başlıyor ve ben canavar anne mi olacağım acaba?? Yok yok olmam. Şu zorla ödev yapan çocuklardan olursa söz veriyorum kendime onu hiç zorlamayacağım.

Pazartesi, Ocak 29, 2007

SABAHIN KÖRÜNDE MEYDAN DAYAĞI

Nihayet iğneler bitti-ama dert biter mi bu sefer de babamız yine seyahate gitti. Can'ın kabullenmesi yine zor oldu. Babasından o uyurken gitmemesini onu uyandırmasını istemiş. Sabah babamız oğluşu öperken biran durakladı, sonra kıyamadı uyandırmaya. Can sabah 06 itibari ile uyanıp yanıma geldi ve babasını sordu. Gitti dememle birlikte ortalığın altını üstüne getirdi. Çığlıklarına Fadik koştu. İkimizi bir güzel paraladı. Babasını artık sevmediğini söyledi ve ağlaya ağlaya uyudu. O saatde babaya nesaj atıp evi aramasını söyledim. Sonra bana anlattığı Can onu affetmiş. Onu uyandırdığını ve hatırlamadığını söylemiş. " Yalancı, dedim , ben olsam işte oğlum şöyle de böyle de seni uyandırsam ortalığı yıkardın da " diye doğrucu Davutluk yapardım. Tabii beni daha az sever oğlan. Bu arada oğlum " babasını daha çok sevdiğini" itiraf etti geçenlerde. Ben de " İkimizi de seviyorsun ama baba ile daha çok eğleniyorsun" diye düzelttim. "Evet"dedi. "Onun hikayeleri daha güzel". Ben de babası gibi hikaye uyduramayacağımı ama hikaye kitabı okuyabileceğimi " söyledim. Anlaştık.

Cuma, Ocak 26, 2007

KAHRAMAN OĞLUM

Hastalık konusunda artık yazmamaya karar vermiştim, yine duramadım. Malesef ateşimiz düşmeyince son çare olarak rocephin enjeksiyonuna başladık. Tonsillektomi olsun istemiyorum. Her gün bir arkadaştan rica ediyoruz gelip enjeksiyonumuzu yapıyor (Annenin yapması söz konusu değil!!) 3. iğnede artık kurtuluşu olmadığını anladı yavrum ve büyük insan metaneti ile iğnesini oldu. Sonrasında biraz ağladı o kadar... "Çok kahramanca davrandığını" söyledim gururlandı. Zavallı yavrum, ateşler içinde yediği ilk iğneden sonra "artık kurtarıcı olmadığını" söylemişti ve bu bana çok dokunmuştu. Bence benim Canom bir kurtarıcı - yani kahraman!

Pazartesi, Ocak 22, 2007

SEPETDE BİR YAKIŞIKLI



















Yine yine yine hastayız. Geçiyorum. Çok sıkıldık. Kuklalara gitmek istedik. Biz de "acaba iki lokma bir şey yer biraz oyalanır mı " diye götürdük. Sepetin içinde gezdi. Anne baba biraz alışverişe daldı. Onda da tak tak amca imdada yetişti. Bu fotoğrafı da o çekti.

Pazartesi, Ocak 15, 2007

KARLAR DÜŞER



Hafta sonu Kayseriye gittik. Hava iyiydi. Erciyesde kar yoktu. Ama biz kar görgüsüzleri için bir avuç da olsa yeteceği için çok etkilenmedik. Fadik de bizimle geldı. Dağda kızakla kaydılar. Fadiğin canına okudu. Kızcağız onu kızakla yukarı çekecek diye beli koptu. Şehzade kızaktan kalkıp yukarı tırmanmayı reddetti. En son alıştı ve kendi kaymaya başladı. bayağı eğlendi ve havaya girdi.

Ablanın sürekli komik uslupla söylediği replikler var. "Ne kötü günde doğurdun zavallı anam", "Allahım yüce yaradan, sen bana sabır ver", "Öldüm anam- yandım anam" gibi... Can zaman zaman bunları tekrarlıyor ve ortaya çok komik durumlar çıkıyor. En son Fadik'e lakap taktı " Yandım Anam Fadik"!. Yolda arabada Fadikten CD istedi. Fadiğin midesi bulandığı için arkadan oflayıp puflayıp CD kabını aldı ve "Hangisini istiyorsun Can ?" diye sordu. Cevap "Öldüm Anam CD'sini!!"

Bu arada FADİK HASTA!! İki gündür gelemiyor. Dolayısı ile "Öldüm Anam" deme sırası bende, daha dogrusu ben işte olduğum için babamızda.

Pazar, Ocak 07, 2007

BAKAMIYORSUNUZ BU ÇOCUĞA

Yine hastanelik olduk. Bu sefer de romatizmal ateş ön tanısı ile...Herhalde ömrümden 1 yıl rahat gitmiştir. Çok şükür önemli bir şey çıkmadı. İki gün yine hastanede kaldık. Can yine 3 tane iğne oldu. Bayramın ilk gününden beri ateşi vardı. doktorları olmadığı için kimseye danışamadan antibiotik başlamıştım korkumdan. Bütün bayram halsizdi ve 37 derece ateşi oluyordu. Pek de önemsemedim açıkçası. Artık kanıksadık herhalde. Malesef olay benim düşündüğümden ağırmış. Çarşamba akşamı döküntüleri oldu. Perşembe günü de ben çıkarken uyanmamıştı, yürüyememiş. Doktorda kusmuş. Artrit de olunca şüphelendiler tabii.
Hastaneden çıkınca da yemek savaşları başladı tekrar. Zaten ne yedireceğimi şaşırıyorum. Büyüklerin de buradan dedikodusunu yapıyorum: El altından allerjisi olan çocuğa çikolata verip sonra da "Verin bu çocuğa biz bakalım, siz bakamıyorsunuz" diyorlar.

Salı, Ocak 02, 2007

YENİ YILIMIZ KUTLU OLSUN


Evvet, bir yılı daha geride bıraktık. Yılbaşı akşamını kuzenlerde bütün aile birlikte kutladık. Çocuklar eğlensin diye de kostüm partisi yaptık. Can'ın çok komik ve yaratıcı bir ailesi olduğu kesin (çekirdek ailesinden bahsetmiyorum). Can'da kostüm çok, o gece için "Batman" kostümünü seçti. Ela melek, Lara şeytan olmuşlardı. Biz büyükler de kostüm konusunda çok başarılıydık doğrusu.
Artık oğluşum ona bebeğim ya da yavrum dememi yasakladı. "Bezi mi varmış, biberon ya da puset mi kullanıyormuş da ben ona bebek diyormuşum". Adam sınıfına girmeye çalışıyoruz.
Bu arada ben yazabilene kadar eskidi: Yeni karnemiz geldi. Okulda yaptıkları aile resminden bahsediyorum. Geçen ay beni babadan küçük çizdiği için uyarı almıştım. Bu ay sayfada hiç yokum!!! Çok kalabalık bir aile resmi çizmiş Can: Baba (DEVASA TABİİ Kİ) , Kajı Amca, Tak Tak, Fadik, Ayşe Hala hatta hatta kuşumuz AVNİ bile var, ama ben yokum. Çılgına döndüm, tüm psikoloji, pedagoji kurallarını hiçe saymış olabilirim ama kıyameti kopardım!!! Can avaz avaz haykırarak inkar etti-aslında Ayşe Hala değilmiş o çizdiği benmişim falan filan. Her bahsi geçtiğinde çok kızıyor ve kimseye anlatmamı istemiyor.